Dersimiz: Randers
Maç öncesi Fatih Terim’in açıklamalarını dinlerken, Danimarka’daki ilk maç için ‘rehavet’ tadında sinyaller aldığımı katıldığım Lig Radyo programında dile getirmiştim. Maçı değerlendiren kitlenin genel beklentisi de rahat bir Galatasaray oyunu/galibiyeti yönündeydi.
Galatasaray kadrosundaki rotasyon, Randers’ın lig maçını Cuma, Galatasaray’ın Pazartesi oynaması, 1 hafta içindeki 3.deplasmana çıkılması gibi detayların yanına, hafife alınan Randers hücum gücünü de ekleyince, çok da şaşırmadığım bir sonuç çıktığını söyleyebilirim.
Ama şaşırdığım şeyler oldu elbette. Fatih Terim’in maç sonunda ‘kornerlere, taçlara çalıştık aslında’ demesine rağmen, sahada bunun aksini görmem gibi mesela.
Duran Toplar
Kuzey futbolunda duran toplar her zaman için gol fırsatı demektir. Taçlar, kornerler, serbest vuruşlar… Randers da bu işleri gayet iyi yapan, farklı farklı organizasyonlarla rakiplerini avlamayı hedefleyen bir takım olduğunu geçmiş maçlarında sıklıkla göstermişti. Uzun boylu oyunculardan kurulu olmaları sebebiyle hava toplarında bir hayli baskınlar ki daha Randers — Galatasaray eşleşmesi yeni belli olmuşken buna gönderme yaptığım bir tweetim de mevcut.
Ön direk ve altıpas etrafında yoğun bir kalabalık. Herkes oraya kanalize olmuş. Takımın kaptanı, stoperi ve en uzun boylularından Marxen ise kendini arkada unutturmuş. Vito’dan gelen harika topta arka direkte rahatça kafayı da vuruyor ancak Muslera kurtarıyor. Kaleciden seken topu Taylan uzaklaştırıyor ve Galatasaray savunması öne doğru çıkıyor.
Bu esnada dikkat çeken 2–3 nokta var. İlki, bu sekansta ilerde konumlanarak Galatasaray’ın olası kontrasını ateşleyecek isim olması gereken Kerem Aktürkoğlu’nun, o esnada kenarda Fatih Terim ile bir şeyler konuşuyor olması. Randers’ın en geride beklettiği Kopplin bu sayede rahatça gelen serseri topu kontrol edip, atağı tekrardan tazeliyor. Kerem sebebini bilmediğim şekilde oyunda olmadığından Galatasaray sahada 10 kişi.
Dikkat çeken ikinci nokta ise, uzaklaştırılan bu top sanki kendi takımında kalmış gibi hareket eden Momo, Emre Kılınç ve Akbaba’nın, ilginç şekilde ileri doğru hareketlenerek savunmaya dair bir düşünce emaresi göstermemeleri. Topun düştüğü yere baskıya giden Berkan’ın çabası da tamamen bireysel, takım halinde hareketten uzak. Berkan haricindeki 3 isme dair böyle düşünmemin sebebini, son görüntüye bakarak anlayabilirsiniz. Hâl böyleyken, kornerde tüm oyuncularıyla ceza sahasında bulunan ancak buna rağmen arkada rakibin stoperine kafa vurduran Galatasaray, korner dönüşü tekrardan atak tazeleyen rakibinden bir nevi kontra yiyor.
Sağa gönderilen pas sonrası kanatta 2'ye 3 sayısal avantaj yakalayan Randers oyuncuları, çok iyi bir bağlantı sonrası Klysner ile ceza sahasına giriyor ve çok ama çok net bir pozisyon yakalıyor. Atağın geldiği son noktadaki fotoğrafta 7 Randerslı varken, kaleci hariç Galatasaraylı sayısı sadece 5'ti.
Duran toplara çalışıldığı beyanına karşı şüphelerimizi ayyuka çıkaracak görüntüye gelelim. Randers için taçtan gol atmak sürpriz değil. Hatta onlar için bir yöntem olduğunu dahi söyleyebiliriz ki aslına bakarsanız, ‘Basit Görüş’ youtube kanalımızdaki Randers analizimizde bunu dile getirmiştik. Maç öncesinde çalışmasa dahi, 6.dakikada yaşananlardan bir çıkarım yapması gereken Galatasaray’ın, yenilen gol öncesinde yaptığı ihmalkarlığa bakalım.
Bu görüntü golün geldiği taç organizasyonundan. Taçı atan ve ona yakın konumlanan maviliyi de sayarsak, rakip ceza sahası çevresinde konumlanan 9 Randers oyuncusu. Yani kaleci hariç geride sadece 1 Randerslı bırakılmış. Uzun boylu stoperler de ilerde ki dediğim gibi aslında, bu kesinlikle sürpriz değil. Tahmin edilmesi çok kolay bir Randers plânı.
Peki Galatasaray bu görüntüde ne yapmış? Takımın hava toplarındaki meziyetli isimlerinden Mostafa Mohamed, ceza sahası dışında. Eğer ki Galatasaray, Randers’ın duran top planlarına çalıştıysa burada bir problem var demektir zira söylenenle sahada gördüklerimiz uyuşmuyor. Uzun taçta hava topuna çıkan ismin Taylan yerine Mohamed olması bir şeyleri değiştirebilirdi. Bu bir tercihse bile doğru bir tercih olmadığının tartışmaya açık dahi olmadığı düşüncesindeyim.
Orta Saha
Galatasaray’da bana göre sorunlu gözüken bir diğer nokta ise orta saha kurgusuydu. İsimlerden ziyade sahadakilerin rollerini ve bu rolü yerine getirme uygunluklarını önemseyen biriyim. Galatasaray’ın Randers karşısındaki orta saha tercihini de doğru/yanlış ekseninde değerlendirmektense, tercih edilen isimlerin, tercih edilen kurguya bağlılıkları ve bu kurgudaki verimlilikleri doğrultusunda değerlendirmeyi uygun buluyorum.
Berkan’ın takıma katılışı sonrası o bölgedeki rol paylaşımında bir sorun olduğu ortada. Randers maçı özelinde de bu bölgenin alan/adam paylaşımında uyumsuz bir görüntü verdiğini söyleyebiliriz. Bu bölgeye gelerek oyunu organize etmeye çalışan rakip Vito da bu bölgesel problemi delmeye çalıştı ki maçın birçok anında bunda başarılı olduğunu gördük. Bence buna sebep olan faktörler; düzen dahilinde olmayan ön alan baskısı, Berkan’ın baskı yapıldığına ikna olarak kendini öne atması, hatlar arası genişlik ve özellikle kenar oyuncularının taktik sadakatindeki problemli yapısı.
Randers’ta Greve’in Brondby’e gidişiyle birlikte, elde oyun görüşü üst seviye olan tek isim olarak Vito Mistrati kaldı. Vito önemli bir isim çünkü takımın 3.bölgedeki orkestra şefi. Kendisi, Kamara’nın sakatlığı sebebiyle oynamadığı düzende Egho’nun ileri uçtaki partneri olarak görev alsa da burada onu Kamara’dan ayıran en önemli farklılık, gerektiğinde orta sahaya yanaşıp pas alarak oyunu yönlendirmesi. Bu anlarda ya stoperiniz bu oyuncunun sırtına binip alanını terk etme pahasına ona top aldırmamaya çalışacak, ya da siz hatlar arasını olabildiğince sıkı tutup o pasın Vito’ya gelmemesi için elinizden geleni yapacaksınız.
Peki Galatasaray bunlardan hangisini yapmış? Hiçbirini. Randers’ın hücumdaki planlarından kesitleri görüntülerde görüyoruz. Önde düzensiz bir baskıda bulunan Galatasaray’ın merkezinde oluşan derin boşluğa sızan Vito, stoperlerden gelen dikine pasları rahatlıkla alıyor. Randers’ın her iki kanat oyuncusu da iç koridorda konumlanmış ve pas geldiği andan itibaren topun olduğu noktaya doğru hareketlenmiş. Vito’nun topu merkezde almasıyla birlikte sol kanat Tibbling merkeze koşu atıyor. Arkasındaki bek Kopplin ise, top Vito’ya gelir gelmez sol koridorda oluşan boşluğa hareketleniyor ki o esnada Emre Kılınç’ın bek takibindeki kusuru da ortaya çıkıyor.
Kerem Aktürkoğlu
Kerem’in savunmadaki sınırlı katkısı çok konuşuldu. Tercihlerini de bu konuşmalar arasına dahil edebiliriz çünkü attığı goldeki kararı dahil Kerem’in geliştirmesi gereken çok yönü var.
Bencillik kelimesi doğru ifade olmayabilir çünkü Kerem zaman zaman gayet paylaşımcı bir oyuncu fakat bu maçta Patrick van Aanholt ile bir hayli uyumsuz olduğunu ve birçok pozisyonda bunu kanıtlayan sinyaller verdiğini söyleyebilirim. Yukardaki görüntü hücuma geçişe dair güzel bir örnek. Kerem tek bir dokunuşla ona yaklaşan arkadaşının önüne topu bırakabilecekken -ki o da muhtemelen soldan bindirecek olan van Aanholt üstü bir sete yönelirdi- topu boş alana değil de Randerslı oyuncuların yoğun olduğu tarafa çekmeye çalışıp bir çuval incili berbat ediyor. Baskın yapmayı hedefleyen Galatasaray, Kerem topu kaptırınca tekrar geri dönmek ve savunmaya geçmek zorunda kalıyor.
Kerem’in savunma katkısı düşük olduğu gibi, savunmadaki kararları da düşündürücü. van Aanholt ile uyumsuzluğu birçok pozisyonda göze çarptı fakat bu en dikkat çekicilerinden biri bana kalırsa. Bek takibini çok güzel yapıyor fakat gelin görün ki son kare facia.
Hem Kerem hem de van Aanholt rakibe baskıya birlikte gidince, arkada derin bir boşluk oluşuyor ve Randers bu sayede 1–0'ın hemen sonrasında Tibbling ile %100 bir gol fırsatı yakalıyor. Hatayı her iki oyuncuya da yükleyebiliriz fakat maçın geneli için bir fikir beyan edecek olursak; Kerem’e savunma yaptırmanın ayrı, savunurken bekle ortak hareket etmesini istemenin apayrı bir dert olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Emre Akbaba
Çoğu zaman, maç anında ya da maç sonunda sıcağı sıcağına performans yorumlamam. Maçın tekrarını, mümkünse dura dura, dakika dakika tekrar izlemek adetimdir. Emre Akbaba özelinde de bu maç sonrasında birçok kesimden basmakalıp yorumlar işittim. Vurun abalıya işin kolay kısmı. Maçı söylediğim gibi tekrar izleyince, benim gözümden Galatasaray’ın iyileri arasında Emre Akbaba yer aldı. Maçın tekrarında en çok sevindiğim noktalardan biri buydu.
Galatasaray’ın 3.bölgede tehlikeli olduğu her aksiyonun içinde Emre Akbaba vardı. Atılan golde sağ kenarda rakip baskı yaparken merkezde bomboş olan Taylan’a pası gönderen de, ofsayt nedeniyle verilmeyen golde Emre Kılınç’a pası veren de, Alpaslan’ın kullandığı frikiği alan ve frikik öncesinde Mohamed’in soldan boş alan bulmasını sağlayan da Emre Akbaba’ydı. Hatlar arasına giren arkadaşlarını sıklıkla bulma girişimi de oldu ki sadece hücumda değil, savunmada da birkaç önemli ve yerinde müdahalesini gördük Emre’nin. ‘Adı 9’a çıktığı için 8'e indirmek’ kolay değil fakat Sezar’ın hakkını da Sezar’a teslim etmeli. 3 yerli kuralı da düşünülecek olursa, Emre Akbaba bu sezon da Fatih Terim’in formayı teslim edeceği isimlerden biri olmaya aday. Maç sonunda soru sorma şansım olsa, Emre Akbaba performansını kesinlikle değerlendirmesini isterdim.
Sonuç
Galatasaray’ın verdiği pozisyonların kaynağının, yukarda saydığım sebepler olduğunu düşünüyorum. Randers bu denli fırsat yakalamışken Alpaslan ve Luyindama övmek abes kaçabilir ama iki ismin de bir-iki pozisyon dışında iyi oynadığı kanısındayım. Muhakkak ki 3.bölge ve orta saha için bir takviye düşünülüyor lâkin sezon içinde, özellikle ligde, sıklıkla Emre Akbaba’nın da düşünüleceği bir düzen görebiliriz gibime geliyor. İstanbul’daki rövanşta favori Galatasaray olsa da Randers’ın ilk maçta iyi yaptığı işlere antitez üretilmezse, gol yeme ihtimalinin yine yüksek olduğunu tahmin etmek güç değil.